Seçim Sonrası Almanya’yı Bekleyen İstikrarsızlık
- Kemal İnat
- 2 Eki 2017
- 1 dakikada okunur
24 Eylül tarihinde Almanya’da yapılan parlamento seçimlerinin çok çarpıcı sonuçları olduğu görülüyor. 1949 yılında Federal Almanya’nın kuruluşundan beri Alman siyasetçilerin büyük bölümü tarafından Nazi partisi olarak tanımlanan bir partinin ilk defa yüzde 5 barajını aşarak Alman Federal Meclisine girmesi herhalde bu seçimlerin en büyük sansasyonu olarak nitelendirilmelidir. Almanya için Alternatif (AfD-Alternative für Deutschland) isimli yabancı düşmanı, mülteci karşıtı ve İslamofobik partinin yüzde 12,6’lık oy oranı ve 90’ın üzerinde milletvekiliyle Federal Mecliste temsil imkanına sahip olması Avrupa’daki aşırı sağ dalgadan bugüne kadar kendisini korumayı büyük ölçüde başaran ve bu anlamda Avrupa Birliği’nin (AB) sigortası olmakla övünen Almanya için artık yeni bir dönemi işaret ediyor.
AfD’nin yabancı, mülteci ve İslam karşıtı olmasının yanında Almanya’nın ulus devlet yapılanmasına geri dönmesini savunarak AB’ye de karşı olması Berlin’in birlik içerisindeki rolünün daha fazla sorgulanacağı anlamına geliyor. Kendisini Avrupa değerlerinin savunucusu ve AB’nin lideri olarak gördüğü ve birliğin diğer üyelerine karşı dayatmacı bir politika izlediği gerekçesiyle başta Polonya, İtalya, Macaristan ve Yunanistan olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin sert eleştirilerine maruz kalan Almanya’nın, AfD’nin üçüncü parti olacak kadar yükselişi sonrasında bu liderlik iddiasını sürdürmesi zorlaşacaktır. Fransa’nın ardından Almanya’nın da bu şekilde aşırı sağcıların baskısı altına girmesi ise zaten dağılma riski yaşayan AB için daha zor günleri işaret ediyor.
Devamını okuyun...