top of page
AiColorize_1_20240113 (1) kopya.jpg

Uluslararası İlişkiler / International Relations - Türkiye Dış Politikası / Turkey's Foreign Policy

Beni Takip Edin !

  • X

NATO’nun yeni meşruiyet kaynağı Çin mi?

  • Kemal İnat
  • 3 Oca 2020
  • 2 dakikada okunur

Geçen hafta yapılan NATO zirvesinin ardından hafızalarda en çok yer eden konular, üye ülke liderleri arasında yaşanan gerginlikler ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un zirveden önce söylediği “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözlerine yönelik tartışmalar oldu. Bu gerginlikler ve tartışmalar “NATO’nun geleceği ne olacak?” sorularının yine zihinlerde canlanmasına neden oldu.

Aslında bu sorunun uzun zamandır sorulduğunu ifade etmek gerekir. Soğuk Savaş dönemi boyunca Sovyet Rusya’dan kaynaklanan tehdit algısı, ABD’nin Batı bloğu liderliğinin (bazı ufak istisnalar dışında) sorgulanmaması sonucunu doğurmuştu. Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı’nın dağılmasının ardından, başta Fransa olmak üzere, bazı Avrupa ülkeleri artık NATO ittifakının ne kadar gerekli olduğu sorusunu sormaya başlamışlardı. Bu çerçevede Avrupa’ya özgü yeni bir güvenlik yapılanmasının adım adım inşa edilmesiyle birlikte, ABD’nin Avrupa dışına itilmesini amaçlayan aktörler de hep var olageldi. Avrupa Birliği içerisinde 1990’lı yıllarda geliştirilen Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) ile Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) bu arayışların bir sonucu olarak ortaya çıktı. AB’yi aynı zamanda bir güvenlik ortaklığına dönüştürmeyi amaçlayan bu mekanizmalar gitgide genişletilerek bugüne kadar uzansalar da, NATO Avrupa’nın temel güvenlik örgütü olarak kalmayı başardı.

NATO üyeleri arasındaki bu görüş ayrılıklarının son NATO zirvesinin sonuç bildirgesine nasıl yansıdığına bakıldığında, ABD’nin görüşlerinin ağır bastığı görülüyor. Dokuz maddeden oluşan metinde, NATO üyelerine yönelik tehditler sayılırken ismi geçen tek ülke Rusya oldu. Siber saldırılar ve terör gibi tehditlerin yanında, “Rusya’nın agresif tutumunun Avrupa-Atlantik güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturduğu” ifade edildi.

Bunun temel nedeni, AB üyesi ülkelerin bir kısmının ABD’nin Avrupa dışına itilmesine karşı çıkmasıdır. Hatta “Atlantikçi” olarak bilinen bu ülkelerin sayısının, günümüzde Avrupacılara göre daha fazla olduğunu da not etmek gerekir. Putin ile birlikte Rusya’nın 1990’lı yıllardaki zafiyetini geride bırakması, Gürcistan ve Ukrayna’dan başlayarak eski nüfuz alanlarına dönmeye yönelik bir çaba içerisine girmesi, Avrupa’ya özgü yeni bir güvenlik mimarisi inşa ederek “ABD’yi evine gönderme” hayalleri kuran çevrelerin geri adım atmalarına yol açtı. Zaman zaman “Avrupa ordusu” kurmaktan bahsederek ortaya çıksalar da, bu hedeflerine ulaşma konusunda somut adımlar atmaktan uzak oldular. ABD Başkanı Trump’ın göreve geldiği dönemde NATO’yu hedef alan sözlerine rağmen ittifakın önemi azalmadı.


Devamını okuyun...




Son Yazılar

bottom of page