Mısır’da idam kararları ve sorumlular
- Kemal İnat
- 23 May 2015
- 2 dakikada okunur
Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve üst düzey İhvan üyeleri hakkında verilen idam kararları Mısır ve bölge siyaseti açısından ne anlam ifade ediyor? Bu kararların dünya siyaseti açısından herhangi bir anlamı var mı? Bölge ülkelerinin ve bölge dışı küresel güçlerin bu konudaki politikalarını nasıl analiz etmek gerekiyor? Özellikle idam kararları ve halkın oylarıyla seçilen cumhurbaşkanına yapılan muameleyi insan hakları hukuku açısından değerlendirelim.
Mısır tarihinde gerçekleştirilen en demokatik seçimlerle 2012 yılında iktidara gelen Mursi’nin, kendisine hiç iktidar olma fırsatı verilmeden ordu tarafından gerçekleştirilen darbeyle devrilmesi, bu darbeye karşı çıkanları hedef alan katliamlar ve uzun tutukluluk süresi sonunda Mursi ve İhvan üyeleri hakkında verilen idam kararları insan hakları konusunda son 60 yılda ulaşılan evrensel değerler açısından bakıldığında kabul edilebilir uygulamalar değildir. İnsan hakları konusunda hassas olduğunu iddia eden bütün kesimler tarafından kınanmalıdır. Bu ağır insan hakları ihlallerine karşı kınama ile yetinilmeyip, bunları gerçekleştirenlerin yargılanması ve yeni ihlaller yapmalarının engellenmesi için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekir.
Ancak dünya ve Ortadoğu siyaseti göstermektedir ki, bahsettiğimiz evrensel insan hakları kuralları dünyanın her bölgesinde aynı şekilde uygulanmamaktadır. Özellikle Ortadoğu’nun bugünkü manzarasına bakıldığında siyasetin insan hakları ilkeleri doğrultusunda şekillendiğini ileri sürmek doğru olmayacaktır. Aksine Ortadoğu’da siyasete, insan hakları hukukunun da bir parçasını oluşturduğu uluslararası hukuk değil güç ve çıkarlar şekil vermektedir.
Sisi ile kaybedilenler
Mısır’da gücü elinde tutan General Sisi, küresel güçler ABD ve AB ile bölgesel güçler İsrail ve Suudi Arabistan’ın desteğini alarak Mursi yönetimine karşı darbeyi gerçekleştirmiş, sonrasında onların desteği ya da onayını alarak Müslüman Kardeşler’e karşı yoğun bir baskı politikası başlatmış ve nihayet bu hareketin liderlerine karşı idam kararlarını vermiştir. Bu kararlar darbeci Sisi yönetiminin Mısır’ı onyıllar sürecek bir karanlığa sürüklemekte olduğunun göstergesidir. Şekli bağımsızlığından beri küresel aktörlerin etkisinden kurtulamayan ve onların etkisindeki yerel diktatörlerin başarısız yönetimleri sonucu önemli bir bölgesel güç olma potansiyelini kullanamayan Mısır 2011 devrimi sonucunda elde etmeye yaklaştığı iç barışını kurma şansını darbeci Sisi yönetiminin politikalarıyla yeniden kaybetmiş durumdadır. Bu baskı politikalarının Müslüman Kardeşler’i aşırı şekilde radikalleştirmesi ve bunun sonucunda ülkeyi bütün Mısır halkının kaybedeceği bir iç savaşa sürüklemesi önemli bir risk olarak durmaktadır.
Bölge politikası açısından bakıldığında yapılması gereken ilk tespit ise, Sisi yönetiminin Müslüman Kardeşler’e yönelik bu ağır baskı politikasını destekleyen bölge ülkelerinin orta ve uzun vadede bundan büyük zarar görecekleridir. Müslüman Kardeşler’in siyasal ideolojisi ve İslam anlayışını kendileri için tehdit olarak gören bu ülkeler ona karşı izledikleri bu imha politikası sonucunda onun çok radikal yüzüyle tanışma riskiyle karşı karşıyadırlar. Ortadoğu bölgesinde zaten “İslamcı” olduğunu iddia eden aşırı radikal silahlı hareketlerin yaygın olduğu bir dönemde olduğumuz ve bu örgütlerin bütün bölgeyi nasıl kaosa sürükledikleri hatırlanırsa bu riskin ne kadar büyük olduğu anlaşılacaktır. Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e iktidar olma ya da siyasete katılma şansı verilmiş olsaydıdevlet yönetimine dair tecrübe sahibi olma imkanı elde etmiş olacaklardı ve Mısır’ın bölge ve dünya ekonomisi ile bütünleşmesini sağlayacak adımlara öncülük edebileceklerdi.
Devamını okuyun...