top of page
AiColorize_1_20240113 (1) kopya.jpg

Uluslararası İlişkiler / International Relations - Türkiye Dış Politikası / Turkey's Foreign Policy

Beni Takip Edin !

  • X

Macron Avrupa Birliği’nin lideri olabilir mi?

  • Kemal İnat
  • 24 Nis 2018
  • 3 dakikada okunur

Ciddi krizlerle karşı karşıya olan Avrupa Birliği’nin (AB) iki önemli ülkesinden biri olan Fransa’nın cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen hafta içinde önce Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) konuşması, sonra da Berlin’de Almanya başbakanı Merkel ile görüşmesi, AB’nin geleceği açısından ilgiyle izlendi. 

Geçen yıl büyük umutlarla ve “Avrupacıların” elbirliğiyle Fransa cumhurbaşkanlığına seçtirilen Macron, AB’nin reformu konusunda oldukça iddialı açıklamalarıyla dikkat çekiyor. Eylül ayında Sorbonne Üniversitesi’ndeki konuşmasının ardından, geçen hafta AP’deki açıklamaları bu konudaki beklentileri artırdı. Avrupa’daki bazı kesimler Fransız cumhurbaşkanına AB açısından bir “kurtarıcı” misyonu yüklemiş durumdalar. Aslında Macron’un Fransa cumhurbaşkanı seçilmesi bile AB içindeki aşırı sağın yükselişine karşı başarılı bir adımdı. Fransa gibi AB’nin kurucusu olan bir ülkede, yabancı düşmanı ve AB karşıtı Ulusal Cephe (Front National) lideri Marine Le Pen’in cumhurbaşkanı olması, Avrupa için bir felaket anlamına gelecekti. Fransa ve diğer Avrupa ülkelerindeki “Avrupacılar”, cumhurbaşkanı seçilerek Fransa’nın AB’den kopmasını önleyen Macron’un şimdi de AB’yi içinde bulunduğu krizlerden kurtarmasını bekliyorlar.


AB’nin krizleri

Gelecek yıl yapılacak AP seçimlerinden önce, AB’nin karşı karşıya kaldığı krizlerin çözülmesi ve Avrupa vatandaşlarına gerek ekonomik gerekse siyasi konularda güven duygusunun verilmesi gerekiyor. Yoksa 2014 yılındaki seçim sonuçlarından daha büyük bir riskle karşı karşıya kalınacaktır. 2014 AP seçimlerinde AB’nin iki büyük ülkesinde Birlik karşıtı ve yabancı düşmanı partiler birinci olmuşlardı. Fransa’da Front National ve İngiltere’de UKIP’in en fazla oyu alması, Avrupa’da artan yabancı düşmanlığı konusunda alarm zillerinin çalmasına ve AB’nin geleceği konusunda endişelerin artmasına neden olmuştu. 2017’de Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde ve Hollanda’da gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde, AB karşıtı partilerin iktidara gelmesi güçlükle engellenebilmiş olsa da, aynı yıl Avusturya’da gerçekleştirilen parlamento seçimleri sonrasında aşırı sağcı ve AB karşıtı FPÖ’nün (Avusturya Özgürlük Partisi) kurulan koalisyon hükümetine katılması ve yine aynı yıl içinde Almanya’da yapılan parlamento seçimlerinde aşırı sağcı ve AB karşıtı AfD’nin (Almanya için Alternatif) üçüncü parti olarak 94 milletvekiliyle ilk defa Alman Federal Meclisi’nde temsil edilmeye hak kazanması, Brüksel’in karşı karşıya olduğu aşırı sağ sorununun ne kadar büyük olduğunu gösterdi. Gelecek yıl yapılacak seçimlerde AB karşıtlarının AP’de çoğunluğu elde etme endişesi, “Avrupacıların” başını ağrıtan sorunların başında geliyor.

Trump Amerikası ve Putin Rusyası ile ilişkilerin nasıl dizayn edileceği, bu ülkelerle yaşanan sorunların Avrupa ekonomisine vereceği zararların nasıl engelleneceği, Türkiye ile yaşanan krizin nasıl üstesinden gelineceği, Brexit’in Avrupa için yol açacağı olumsuz sonuçların nasıl telafi edileceği, Avrupa’ya yönelen mülteci dalgasının kalıcı olarak nasıl durdurulacağı, halen ekonomik krizin etkisindeki Yunanistan gibi ülkelere verilecek desteğin nasıl sürdürüleceği, Macaristan ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye bağlılıklarının nasıl sağlanacağı, Avrupa’yı hedef alan terörist saldırılarla nasıl mücadele edileceği ve Suriye sorunu gibi dış politika meselelerinde ortak hareket edilmesinin nasıl mümkün olacağı, AB’nin karşı karşıya olduğu diğer sorunlar. İşte tüm bu sorunların çözümü konusunda Fransa ve onun “reformcu” cumhurbaşkanı Macron’a yönelik beklentiler çok büyük.

Peki, Macron kendisinden beklenen bu liderliği yapabilecek kapasiteye ve imkânlara sahip mi? Sorbonne Üniversitesi’nde ve AP’de yaptığı etkileyici konuşmalardan sonra herkes Macron’un AB’nin ihtiyaç duyduğu reformist olduğu kanaatine kapılmıştı. Ancak Fransız cumhurbaşkanının AB’nin en büyük ülkesi Almanya’ya yaptığı gezi, bu konudaki beklentilerin frenlenmesine yol açtı. Zira Almanya’daki koalisyonun büyük ortağı Hıristiyan Birlik Partileri’nden (CDU/CSU) Macron’un reform planlarında merkezi role sahip olan finansal değişiklikler konusunda itirazlar yükseldi. Son seçimlerde yaşadığı oy ve prestij kaybı nedeniyle, 13 yıldır iktidarda olan başbakan Angela Merkel’in de partisinden gelen bu itirazlara fazla karşı koyamayacağı düşünülüyor. Yani Merkel’in gücünün azalmasıyla, AB içinde en karizmatik lider olarak reformlara öncülük etme imkânı elde eden Macron’un önündeki en büyük engel olarak yine Merkel’in partisi CDU (Hıristiyan Demokrat Birliği) duruyor. Konrad Adenauer ve Helmut Kohl gibi iki ünlü Avrupacı liderin partisi olan CDU, şimdi AB’yi içine sürüklendiği krizlerden kurtaracağı düşünülen reformlara engel oluyor.


Devamını okuyun...




Son Yazılar

bottom of page