Kovid-19 krizi döneminde küresel güç mücadelesi
- Kemal İnat
- 28 Nis 2020
- 2 dakikada okunur
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yaşanan krizin dünya politikasına etkileri konusunda gerek Türk medyasında gerekse uluslararası medyada çok yazılar yayınlandı. Bu yazıların bir kısmı, krizin günümüze kadar yol açtığı sonuçlara odaklanırken bir kısmı da bugüne kadar yaşanan gelişmeler ışığında geleceğe dönük analizleri içeriyor.
Şimdiye kadar yaşanan gelişmelere ve bunların etkilerine dair yorum ve analiz yapmak, krizin bundan sonraki muhtemel etkileri üzerine öngörülerde bulunmaktan çok daha kolay kuşkusuz. Krizin dünya ekonomisini ve uluslararası siyasal sistemi nasıl etkileyeceğine dair yapılan analizler, sosyal bilimlerin doğası gereği, eksik yorumlardır. Zira Kovid-19 salgını çerçevesinde yaşanan krizin dünya ekonomisini ve politikasını nasıl etkileyeceği meselesi birçok farklı parametreye bağlı. ABD, Çin ve Avrupa Birliği (AB) gibi küresel aktörlerin krizin gerek sağlık gerekse ekonomik boyutunu yönetmek için atacakları adımlar bu parametrelerin başında geliyor. Salgının ne kadar süreceği, ne zaman kontrol altına alınabileceği ve İspanyol Gribi’nde olduğu gibi, yeni dalgalar halinde gelip gelmeyeceği de önemli belirleyiciler arasında olacak.
Eğer Washington yönetimi hem kendi ülkesinde hem de küresel ölçekte krizle mücadele konusunda oynaması gereken rolü yerine getirmekte başarısız olursa ve salgın uzun sürerse, o zaman ciddi siyasi ve politik kırılmaların eşiğinde olabiliriz.
Krizin etkilerine dair sürece baktığımızda, önce sağlık alanında etkilerin görüldüğünü, ikinci aşamada ekonominin en fazla etkilenen alan olduğunu ve ardından siyasal alanın iç ve dış boyutuyla krizin etkilerini yaşayacağını söyleyebiliriz. Bunların yanında, krizin toplum yapısında ve insanların psikolojilerinde yol açacağı etkiler de bu saydığımız süreçlere eşlik edecektir. Yine krizin bütün aşamalarına dair algı yönetimi de uluslararası siyasal ve ekonomik sistemin ne düzeyde etkileneceğini belirleyecektir. Krizi olduğu kadar, algıyı da iyi yönetenler diğerlerine göre daha avantajlı olacaklardır.
Bu kırılma, ABD’nin de diğer aktörlerle benzer bir güce sahip olduğu çok kutuplu bir uluslararası siyasal sistemin kapısını da açabilir, Çin’in ABD’nin yerini aldığı bugünkü uluslararası sisteme benzer bir yapının da. Ancak Çin’in de bundan sonraki süreçte küresel sisteme liderlik yapmaya hazır olup olmadığını bilmek gerekiyor.
Devamını okuyun...