top of page
AiColorize_1_20240113 (1) kopya.jpg

Uluslararası İlişkiler / International Relations - Türkiye Dış Politikası / Turkey's Foreign Policy

Beni Takip Edin !

  • X

İran-Suudi rekabeti MEZHEP TEMELLi Mi?

  • Kemal İnat
  • 9 Oca 2016
  • 2 dakikada okunur

Ortadoğu’nun sürüklendiği kaos ortamını kendi nüfuzunu artırmak için bir fırsat olarak değerlendirmek isteyen İran “Hizbullah modeli” silahlı güçler oluşturulmasına destek vermiş Kasım Süleymani gibi figürleri cepheye sürmekten geri durmamıştır. Bu tavır, Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygılarını artırmış ve aynı sertlikte cevap vermesine yol açmıştır.

Suudi Arabistan tarafından Ayetullah Nimr’in idam edilmesiyle birlikte Tahran ile Riyad arasında tırmanan gerginliğin, zaten tarihinin en kanlı dönemlerinden birini yaşayan Ortadoğu’daki çatışma ve savaşların büyümesine yol açacağından endişe ediliyor. İki ülkenin ekonomik ve askeri açıdan bölgenin en güçlü devletleri arasında yer almaları, aralarındaki rekabetin çok uzun zamandır sürüyor olması ve son dönemde her ikisinin de artan bir şekilde güç politikasına yönelmeleri bu endişeleri besleyen faktörler olarak öne çıkıyor. Bu yazıda, Tahran ile Riyad arasındaki rekabetin nedenleri, bu rekabetin son dönemde neden daha büyük bir gerginliğe dönüştüğü ve eğer diplomasi yöntemiyle bu gerginlik çözülemezse bunun bölgesel yansımaların ne olacağı ele alınacaktır.

Önce iki ülke arasında neden sürekli bir rekabet ve gerginlik olduğuna cevap arayalım. Her şeyden önce bu rekabetin temel sebebinin Basra Körfezi’nin karşılıklı iki yakasındaki İran ve Suudi Arabistan’ın, gerek petrol ve doğalgaz rezervleri açısından çok zengin olan Körfez bölgesinde gerekse bütün Ortadoğu’da üstünlük kurma mücadelesine dayandığının altını çizmek gerekir. Bu yönüyle iki ülke arasındaki rekabet iki bölgesel güç arasında yaşanan üstünlük mücadelesi olarak adlandırılabilir. Bu mücadele sadece zengin enerji kaynaklarını kontrol etme çabasıyla sırlı kalmayıp, Lübnan, Irak, Yemen, Bahreyn ve Suriye’de mezhepsel ya da etnik açıdan kendisine yakın olan kesimleri iktidarda tutma konusunda izlenen politikaya kadar uzanmaktadır. Söz konusu bu ülkelerin bir türlü istikrara kavuşamamaların arkasında yatan sebeplerden biri de Tahran ile Riyad yönetimlerinin bu ülkelere yönelik müdahaleci politikalarıdır. Her iki ülkenin Ortadoğu’da izledikleri bu müdahaleci politikaları çoğu zaman “mezhepçi politika” olarak tanımlanmış ve eleştirilmiştir. Mezhepsel farklılıkların çatışmaya dönüşmesine zemin hazırlayan bu politikalar bütün Ortadoğu bölgesini daha da karanlık bir ortama sürükleyeceği endişeleri dile getirilmiş ve hatta Brzezinski gibi bazı Batılılar, mezhepsel çatışma girdabına sürüklenen Ortadoğu’nun Avrupa’nın yaşadığı “30 Yıl Savaşları”nın başlangıcında olduğunu ileri sürmüşlerdir.


Devamını okuyun...




Son Yazılar

bottom of page