Almanya'nın Rusya ikilemi
- Kemal İnat
- 1 Şub 2022
- 2 dakikada okunur
Rusya ile Batılı ülkeler arasında Ukrayna üzerinden yaşanan krizin en çok zorladığı ülkelerin başında Almanya geliyor. Önemli ekonomik ortaklıklar içerisinde olduğu Rusya'nın saldırgan tutumu karşısında ne yapacağını şaşıran Berlin'in, tereddütlü tavrı gerek içeride gerekse dışarıda ciddi eleştirilere konu oluyor.
Özellikle tehdit altındaki Ukrayna'nın silah taleplerine Almanya'nın olumsuz cevap vermesi, Berlin'in Ukrayna politikasının ağır şekilde eleştirilmesine neden oluyor. Ukrayna'daki Batı yanlılarını, Rusya'nın etkisinin kırılması konusunda harekete geçiren Almanya ve AB'nin, Kırım'ın işgali karşısında yeterli tepki vermediği, Donbass bölgesinin adım adım Moskova'nın kontrolüne girmesine sessiz kaldığı ve şimdi de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal tehdidi karşısında etkisiz politikasını sürdürdüğü yorumları yapılıyor.[1]
"Almanya'nın, Rusya'nın çıkarlarını Batı'nın çıkarlarının üzerinde tutan bir yaklaşım benimsediği" ve "İkinci Dünya Savaşı'ndan beri demokratik dünya düzeni için en büyük güvenlik tehdidi olan Rusya ve Çin karşısında Almanya'nın artık güvenilir bir partner olmadığı" yönündeki ithamlara Batı medyasında sıkça rastlanıyor.[2]
Wall Street Journal'da "Is Germany a Reliable American Ally? Nein" (Almanya güvenilir bir Amerikan müttefiki mi? Hayır) başlığıyla çıkan bir yazıdaki "Almanya için ucuz gaz, Çin'e otomobil ihracatı ve Bay Putin'i sakinleştirmek, demokratik müttefikleriyle dayanışmadan daha önemli görünüyor" şeklindeki suçlamalar, Amerikan muhafazakarlarının, Berlin'in politikasına nasıl baktıklarını açıkça gösteriyor. Aynı yazıda yer alan bir karikatürde, Almanya'nın sembolü olan kartal figürünün Rusya'yı simgeleyen kılıçlı bir ayının elindeki kalkanın üzerine resmedilmesi, herhalde NATO ittifakı içinde Ukrayna konusunda oluşan çatlağın açık bir işareti olarak görülebilir.[3]
Berlin, Rusya tehdidi karşısında bu şekilde suçlamalara maruz kalırken, Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Kay-Achim Schönbach'ın Hindistan'da bir düşünce kuruluşunda yaptığı bir konuşmada "Kırım'ın Ukrayna'ya asla geri dönmeyeceği" ve "Putin'e istediği saygının gösterilmesi" yönündeki ifadeleri, Almanya'nın, Ukrayna politikası konusundaki kuşkuları daha da artırdı.[4] Her ne kadar Almanya, Schönbach'ın istifasıyla bu kuşkuları ortadan kaldırmaya çalışsa da Berlin'in Ukrayna politikasının, diğer Batılı ülkelerin çoğundan ayrıştığı ve Rusya karşısında Ukrayna'nın desteklenmesi konusunda farklı bir yol izlemeye çalıştığı görülmektedir.
Kuzey Akım 2'nin geleceği belirsiz
Almanya'nın, Rusya ve Batılı müttefikleriyle ilişkilerinde en üst sıralarda yer alan Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı konusunda da izlediği ikircikli politika ile kafaları karıştırdığı görülüyor. Federal Şansölye Olaf Scholz, önce bu meselenin tamamen özel sektörü ilgilendiren bir konu olduğunu ileri sürüp Rusya'ya karşı muhtemel yaptırımlar çerçevesinde gündeme gelmeyeceğini açıkladı. Ancak gelen baskılar karşısında bu tavrından vazgeçti ve 18 Ocak'ta NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin'de yaptığı görüşme sonrasında Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı durumunda, Merkel ile Biden arasında varılan anlaşmaya atıf yapmak suretiyle, bu projenin sona ermesinin de yaptırımlar kapsamında söz konusu olabileceğini ima etti. Ancak aynı açıklamasında Scholz, federal hükümetin, Almanya'nın Ukrayna'ya silah göndermesinin söz konusu olmayacağı yönündeki tavrının devam ettiğini de tekrarladı.[5]
Biden'ın, Ukrayna Devlet Başkanı Volodemir Zelenski ile 27 Ocak'ta gerçekleştirdiği görüşmenin ardından Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, çok açık bir şekilde "Eğer Rusya Ukrayna'ya saldırırsa bu, Kuzey Akım 2'nin sonu demek olur" ifadelerinin kullanılması, Federal Şansölye ve Almanya üzerindeki ABD kaynaklı baskının her geçen gün arttığını gösteriyor.[6]
Devamını okuyun...