21. Yüzyılda NATO Türkiye’ye Ne Sunuyor?
- Kemal İnat
- 1 Tem 2021
- 1 dakikada okunur
Uluslararası İlişkiler bilimi, devletlerin ittifak yapma ya da bir ittifaka dahil olma davranışlarını açıklarken çok fazla gerekçeden bahseder. Bazen başka devletlerden gelen tehditlere karşı kendi gücü yetersiz kalınca ittifak ihtiyacı ortaya çıkar, ittifaklar bazen saldırgan hedeflerin, bazen savunmacı arayışların sonucudur, bazen ise daha güçlü bir devletle ittifak kuran devlet ondan gelebilecek zararları bu şekilde bertaraf etmek istiyordur. Ama her durumda, eğer bir devlet bir ittifaka kendi isteğiyle dahil oluyorsa, bu kararı almasında temel belirleyici faktör, kendi çıkarlarıdır. Çıkarların hangi politikayı izlemekten geçtiğini belirlemek ise dönemin karar vericilerinin görevi ve yetkisidir.
Türkiye’nin NATO’ya üye olması da o zamanki yöneticilerin, Türkiye’nin güvenliği için en uygun olarak bu yolu görmelerinin sonucu olarak gerçekleşmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet Rusya’nın tehdidi altında kalan Türkiye, bu tehdide kendi imkanlarıyla karşı durmasının zor olduğunu düşündüğü için, dönemin en büyük küresel gücü olarak öne çıkan ABD ile ittifak arayışına girmişti. O zaman iki ülke arasındaki güç dengesizliği ve Washington’ın Türkiye ile ittifak ilişkisine yüklediği anlam, Türkiye ile ABD arasında sağlıksız bir ilişki kurulması sonucunu doğurmuştu. Sovyetler Birliği karşısında Ankara’ya koruma desteği sağlayan Washington yönetimi, bu desteği karşısında Türkiye’yi Sovyet Bloku’na karşı çevreleme politikası kapsamında istediği gibi şekillendirme hakkı elde ettiğini ve istediği zaman iç ve dış politikasına müdahale edebileceğini düşündü. Soğuk Savaş dönemi boyunca da bu şekilde davrandı. Hatta artık iki kutuplu sistemin sona erdiği 1990’larda bile Washington’ın bu alışkanlığı ve Türkiye’nin iç işlerinelerine müdahaleleri devam etti. AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin bu müdahalelere karşı çıkması ve egemen eşitliğe dayalı bir ittifak ilişkisinde ısrarcı olmasının Washington’da kabul görmemesi sonucu iki ülke arasında ne tür sorunlar yaşandığına özellikle son on yıl içerisinde şahitlik ettik.
Devamını okuyun...